21 Temmuz 2010 Çarşamba

İlk aşk unutulamayan bir aptallıktır.

İlk aşk unutulamayan bir aptallıktır. İlk aşkın, ilk kaçamağındır. İlgini çekmiştir ve kimsenin geçemediği bir sınırı geçmiştir. Seni zorlamıştır. Onun sende bir yer oluşturmasına sebep olmuştur. Senin onun için bir şeyler ifade ettiğini sana cesurca göstermiştir.

O seni keşfetmiştir. Bir insanın; kendisinde diğer insanların keşfedemediği yönlerinin keşfedilmesi karşı konulmaz bir çekim yaratır. İlk aşkın bunu cesurca yapmıştır. Israrcı tavrı seni zorlamıştır.

İlk aşkındır, karşı tarafın düşünceleri seni gereğinden fazla meşgul etmiştir. Erkeklerle az vakit geçirmişsindir, gün gelmiş birisi ile bir şeyler yaşarsan, sende büyük bir yer ifade eder. İlk aşk hep çok özeldir. İlk aşkından önce bir şeyler konuşmak için erkeklerden kaçmışsındır. Bu yüzden ilk aşkın sana daha da unutulmaz gelir. Etkisinden çıkamazsın.

İlk aşkın birde bitişi vardır. İlk aşkının üzülmesini istemez kimse. Üzülmesin diye çabalarsın ama sen çabaladıkça bir şeyler öyle ya da böyle ilerler. İlerledikçe karşı taraf senin dilini keşfeder. Seni nasıl etkileyeceğini bulmuştur. Zaaflarını görmüştür. Artık profesyonelce hamleler yapmaktadır. Kimseyle yaşayamadığın en güzel paylaşımlarını yaşamak istersin ama bir taraftan da pişman olmaktan korkarsın. İlk aşkın hedefi bellidir. Seni tavlamaktır. Bir taraf ayrılmak ister diğeri devam etmek ister. Gerçekten etkilenmiş midir acaba? Etkilense bile ne fark eder, o bir şey kaybetmez. Tam tersine senin her cümleni kar sayar.

20 Temmuz 2010 Salı

Erkekler biz kızları kıyafetimizle değerlendiriyordu.

Türbanlı bir arkadaşıma niçin kapanıyorsun, siz erkeklerle de konuşmuyor musunuz diye sorduğum zaman. Kendine güveni tam olarak bana şu cevabı vermişti: “Erkeklerle konuşuyoruz, sinemaya gidiyoruz, hayatın her alanında varız. Ve varolmak için örtünüyoruz” demişti. İlk başta anlayamamıştım bu cevabını ama üniversitede aynı sınıfta olduğun arkadaşım kendimi örtüsüyle koruyordu. İkimizde aynı tanrıya inanıyorduk o tanrısının bunu emrettiğini söylüyordu. Ben ise bunu komik buluyordum ve bizim tanrımızın insanların kıyafetlerine değil yaptıklarına bakacağını söylüyordum.

Bir kadın olarak okuldaki erkeklerin kapalı olan bu arkadaşıma olan davranışları ilginç gelmişti bana. Kendisini örtüsüyle koruduğunu söylemişti ve bu doğruydu. Erkek arkadaşlar okuldaki kızlarla giyimlerine göre diyalog kuruyorlardı. Sizinle aynı masada karı-kız muhabbetti yaparken türbanlı olan arkadaşın yanında namuslu erkek triplerine giriyordu. Bu kocaman bir yalandı ve bunu hepimiz adımız gibi biliyorduk. Ben arkadaşın iğrenç fantezileriyle zihnimi kirletirken, türbanlı olan arkadaşım kendisini koruyordu. Aynı erkek arkadaş, full mini etekli kızlara el kol şakaları yaparken bana yapmadığı dikkatimi çekti. Evet erkekler biz kızları kıyafetimizle değerlendiriyordu. Benim mini eteğim yoktu ve ben mini etek giymiyordum çünkü erkeklerin aç bakışları karşısında kendimi güçsüz hissetmek istemiyordum. Sonradan fark ettim ki; bende mini eteğimi kendimi korumak için dolabına hapsetmiştim.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş.

zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili
yanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi

pır pır diye ses çıkardı yürürken yüreğimden
denizleri sulardım tozmasın diye deniz
sporu çok severdim çiçeğe yem vermeyi
kuşlara binerdim ve kaçardım basından
bak buraya yazıyorum diye milyar kelimeyi
ziyan eden de bendim hem de hiç sıkılmadan.

güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş
Tanrım eline sağlık dünya da güzel olmuş
keşke biraz ölmesem.


İbrahim TENEKECİ

15 Temmuz 2010 Perşembe


Birçoğumuz bu afişi gördüğümüzde sayfayı kapatmayı düşünebilir. Bu ve benzeri birçok çağrının silahların susmasını sağlayamayacağını hepimiz kabul etmiş durumdayız. Ama bir insan olarak insanlık adına özgürlük adına nasıl bir tavrımız olması gerektiğini belirlememiz gerekiyor.

Türkiye’de ırkçı düzenin dayatması olarak ülkemizde ciddi anlamda Kürt sorunu ortaya çıkmıştır. Irkçı mantığının uzantısı olarak bugün toplumumuz Kürtlerden nefret ediyor. Kürt milliyetçiliğin propagandasını yapan PKK da yıllardır halkların kardeşliği adına halk düşmanlığı yapmaktadır. Ve elinde sayısız masum insanımızın kanı var.

“ Neredeyse asırlık bir geçmişe uzanan inkarcı söylemin ürettiği kaos ülkeyi bir kere daha teslim almış durumda. Milliyetçi körlük yüzyıllardır kardeşçe yaşamış halkları birbirine düşman kılmak için akıl almaz provokasyonlarla daha kanlı ve kirli bir sürece ivme kazandırıyor. Çözümsüzlükten beslenenler silaha ve şiddet politikalarına daha çok sarılıyorlar. Oysa hiç kuşkusuz bu ülkede ve tüm Ortadoğu'da halklarımızın temel ihtiyacı daha fazla şiddet ve despotizm değil; eşitlik, adalet ve hakkaniyet temelinde tesis edilecek kardeşliktir! ”

7 Temmuz 2010 Çarşamba



acıdan çok mutluluklar büyütür beni...