9 Ağustos 2010 Pazartesi

Dün Furkan’ı gördüm... Taksim’deydi...



Dün Furkan’ı gördüm... Taksim’deydi...

31 Mayıs’ta Akdeniz’de kalmıştı yüreğimiz... Akdeniz kanamış, Mavi Marmara’nın güvertesinde, 31 Mayıs günü bir yaş daha büyümüştü insanlığımız sanki... Liseli Furkan Doğan’ın Mavi Marmara Gemisi’ndeki arkadaşlarıyla birlikte çıktığı barış ve iyilik yolu, İsrail tarafından canice kesilmişti...
Babası dönenlerin arasında onu ararken, ona sarılmayı beklerken... Annesi terlemiştir, üstü başı toz toprak olmuştur belki diyerek temiz fanilalar, çoraplar yollamışken... Üniversite tercihlerini bile henüz yazmamışken... Güvertedeki sarı kanarya ile birlikte uçmuştu oysa Furkan Sonsuzluklar Ülkesi’ne...
Dün Taksim’deydim. Tünel’den geçip, Kabataş’a inecekken tam...
Tam o sırada, merdivenlerin başında gördüm Furkan’ı...
Merdivenleri hızla inen ayaklarım aniden buz tutarak durdu. Onu görünce gözlerim. Gözlerim, mıhlandı bir yıldıza bakar gibi... Birden koşup sarılmak geçti içimden. Sanki Akdeniz’in serin sularından çıkıp gelmiş gibiydi Furkan... Hatıra defterine yazdığı “Annem” kelimesini, sanki benim gibi tüm annelere de yazmıştı... Bir çift kanatla uçtu içimdeki kuş: “Yavrucuğum” dedi Furkan’a... Sanki Tünel’de asılmış resmini görünce... Sanki Furkan çıkmış gelmiş sandım...
Sallandı yeryüzüne kurduğum eğreti beden evi...
Rüzgarlar esti delik deşik odalarımdan...
Bir ah... geçti içimdeki ağacın yaprakları üzerinden...
Furkan’ın pırlanta gibi, safir gibi, zebercet gibi parlayan alnına değdi bakışlarım. Gözlerim kamaştı dün Taksim’de...
Dün Tünel’e inerken, Cevdet’e de rastladım. Hep içli gözlerle bakardı dünyaya. Gene aynı gözler. Sanki az evvel ağlamayı bırakmış da dünya yetimleri için, mazlum yüzünü çevirmiş fotoğraf çekenlere doğru... “Ablacım” diyor. Mavi Marmara yola çıkmadan az evvel konuşmuştuk en son... Cevdet bana gemiyi gezdirip tek tek anlatacaktı her yanını... Gerçi ne sorsak hep şükrederdi hayattayken, kötü giden ve eksik kalmış hiçbir sözü işitmemiştik şikâyetten yana ondan... Gene öyle. “Hamdolsun” diyor sanki fotoğrafında. Tünel de o da vardı. O da bakıyordu işte koşuşarak sağa sola yoluna devam eden kalabalığa...
İHH’nın Taksim Tünel’de açtığı Mavi Marmara fotoğraf sergisinden söz ediyorum. Dışarıda 50 dereceyle hissedilen yaz hararetine rağmen, tüm serinliği ile cenneti andıran o sergi... Hayatın tüm profesyonel koşuları, başarı ve kariyer algısına göre ayarlanmış hırs çemberlerinin ortasında... Size Allah için iyiliğin ne demek olduğunu hatırlatan o sergi... Uğramanızı ve içinizde saklı cennetle ilgili o mistik bilgiyi, inanca hayata dair bir iz, bir işarete döndürecek o sergiyi gezmenizi isterim...
Akıl sır ermiyor...
Bir çocuk nasıl istermiş Allah için yaşamayı ve son nefesi Allah için vermeyi...
Bir çocuk nasıl koyarmış tartılara “Şehadet mi Annem mi?” gibi bir soruyu...
Akıl ermiyor ama sır dedik. Sır dedik ya... Sırrın boyu çok uzun... Mavi Marmara’nın güvertesinden, Tünel’in merdivenlerinden çıkıp, bir şimşek gibi çakar ve taa... Sidretül Münteha’ya varır berk olup... Yıldızların bile üstüne çıkar... Furkan, yıldız tarlasından bakar gibiydi bizlere...
Şehitlerin konuşmaya ihtiyacı yoktur.
Gözlerine bakıyorum Furkan’ın, Cevdet’in...
Orada ciltlerce yazılmış kitapları taratacak bir ışıltı...
Yüzlerce kuş cıvıltısı...
Ateşin içinden kaynayan serin soğuk tatlı bir su... Pınar olmuş Furkan’ın artık konuşmayan dilleri... Kuş kanadı şıkırtısı olmuş “anneciğim” diyen dilleri...
İplerle halatlarla çeke çeke getirmişler Mavi Marmara’yı İskenderun’a...
Her yanında mermi her yanında ateş izleri...
Ah...
Cevdet... Bana gemini anlatacaktın, öğretecektin odalarıyla, kamaralarıyla, kaptan köşkü ve sintineleriyle Mavi Marmara’yı... Gezdirecektin hani ablana gemini...
Şimdi ben ne yapayım Mavi Marmara’yı? Nasıl bakayım ona, nasıl ellerimi süreyim, nasıl gireyim içine...
Furkan’ı gördüm, Cevdet’i gördüm, şehidlerimizi gördüm dün, Taksim’deydiler...
“Ben çok iyiyim, merak etmeyin” der gibiydi hepsi de tek tek...
Sorun onların iyiliği değildi zaten...
Asıl ben nasıldım?
Siz nasıldınız?
İyi miydim?
İyi miydik?

Sibel Eraslan - Vakit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder